KÖYDE KIŞ GÜNÜ
Kış aylarında yapacak çok iş olmadığı için akşam misafirlikleri çok sık yapılırdı. Ailece gidilen yerler olur, gençlerin toplandığı yerler olur, çocuklar evde kalır sadece büyüklerin gittiği misafirlikler olurdu.
Köy yerinde telefon yok, daha önceden haber vermekte yok, kim erken davranırsa çat kapı yapılır. Biz geldik. Bazen tesadüf olur, ya da anlaşılır birkaç aile birlikte gider.
Sohbet muhabbet o kadar derin ve güzel olur ki bazı insanların ağzından bal damlardı. Kış odasında kuzine soba devamlı yanar, üzerinde mutlaka güğümle sıcak su bulunur. Yemek tenceresi ve çay demliği de olmazsa olmazdır. Fırında patates, pelidan, ısıtılacak köy ekmeği, pişirilecek çörek, börek, gömbe vs. Misafir kapıdan içeri girerken selamını verir, ev sahibini selamını alır. Paltolar, gocuklar çıkarılır ve uygun yerlere asılır. Misafirler ev sahibi tarafından odanın en güzel köşesine oturması için buyur edilirler. En güzel yeri herkes birbirine ikram eder,fakat yaşta ve görgüde önde olan başköşeye oturur.
Herkes yerine oturduktan sonra ev sahibi bütün misafirlere merhaba diyerek rahat olmalarını sağlar. Misafirlerde ev sahibine ve birbirlerine bizden birbirimize zarar gelmez anlamında merhaba diyerek yerlerine yerleşmiş olurlar. Evin bütün üyeleri misafirlere hoş geldin der, küçükler büyüklerin ellerini öper, büyüklerde küçüklere el öpenleriniz çok olsun, ömrünüz uzun olsun, bahtiyar olun diyerek karşılama merasimi tamamlanır. Evin hanımı, gelin veya genç kızları tarafından rahat olsunlar diye yaşlılara pulba (yastık) getirilir. Gelin kızlar tarafından el emeği göz nuru ile işlenen bin bir renkli, çiçekli pulbalar önde gelen birkaç misafirin rahat olması ve yaslanması için arkasına konulur. Misafir hayır gerek yok dese de kabul eder.
Ev sahibi hizmette kusur etmediği için mutludur, misafir saygı ve hürmet gördüğü için mutludur. Çoğu zaman bir odada üç kuşak bulunur, dede, ebe, oğul, gelin ve çocuklar. Herkes kendi görev ve sorumluluklarını bilir ona göre hareket ederler. Kadın erkek ayrımı yapılmaz ama saygıdan dolayı oturma yerlerinin başköşeleri yaşlı erkeklere verilir. Sedir de (Tahtambeç veya Makat) oturma yeri kalmadığı durumlarda yerlere minderler serilir. Minderlerde daha çok gelinler, gençler ve çocuklar oturur. Buda bizim kültürümüzün bir başka özelliği ve güzelliğidir.
Sevgi, saygı, iyi niyet, hoşgörü, görgü kuralları ve terbiye buralarda kendiliğinden verilir - alınır. Küçükler büyüklerin ağzının içine bakar ne konuşuyorlar diye. Dikkatli ve saygılı bir şekilde dinlerler ama aldıkları görgü kurallarından dolayı müdahale edip konuşmazlar. Evdeki diğer odalar soğuk olduğu için kadın, çocuk, yaşlı, genç kim varsa hep bir odada oturulur. Sohbet konuları, kimin aklına ne gelirse bir kısıtlama olmadan yapılır. Geçmiş harman, orak, alınan ürün, ekilen tarla, bağ bahçe, şeker pancarı, ahır, samanlık, inek, dana, keçi, koyun, kuzu, havadan sudan konuşulur. Çocukların tahsili, başarı durumları ve gelecek planları ne varsa ortaya serilir. Tecrübeli olanların bilgi ve görgüler inden yararlanılarak nasihatleri alınır. Sohbetlerde yaş ve cinsiyet ayrımı yapılmadan herkes istediği gibi konuşma, yorum ve eleştiri yapma hakkına sahip olduğunu bilir. Çocuklar kendi aralarında oyun oynayacak kadar kalabalık olurlarsa bir başka olur onların keyfi. Bulmaca bilmece, aşık oyunu, el el üstünde kimin eli, vali jandarma kibrit oyunu coşkulu bir şekilde oynanır. Bir havlunun ucu düğüm yapılarak cezalı oyuncunun eline vurulur veya bir hayvan taklidi yapması istenir. Büyüklerde kendilerini çocukların oyununa kaptırır kendileri oynar ya da yorum yaparak izlerler. Akşam misafirler gelince, ev sahibi olan kadınlarımız hemen yatsılık hazırlamaya koyulurlar. Misafirler yok deseler de adettendir yatsılık keyifli olur ve mutlaka yenecektir. Zaman kaybetmeden plastik bir leğende ekşili gömbe hamuru yoğurulur. Kuzine soba yanmaya devam eder, hamur tepsiye yerleştirilir, üzerine yoğurt kaymak sürülür ve çatalla eşit aralıklarla muntazam çizgiler çekilir. Sobanın fırın sıcaklığı kontrol edilerek tepsi fırının içine yerleştirilir.
Gömbe mis gibi kokular yayarak pişerken sohbetlerde daldan dala sıçrayarak devam eder. Kalabalık durumuna göre ve herkese yetecek kadar gömbe pişirilir. Tepsiler arka arkaya fırına verilirken oda sıcaklığı artar, zaman zaman kapı veya pencereler açılarak oda havalandırılır. Dışarıdan içeriye soğuk hava girer, bir müddet sonra oda serinleyince kapatılır.
Fırında gömbelerin pişme işlemi devam ederken sobanın üzerinde mavi çinko demlikte çay demlenir. Ihlamur var ise ayrıca ıhlamur için yeşil çinko demlik sobanın üzerinden hiç inmez. Sofra bezi yere serilir, kalaylanmış büyük bakır sini tahta oturağın üzerine konularak yatsılık yiyeceklerle donatılır. Dumanı tüten sıcak gömbeler elle bölünerek sininin her tarafına yerleştirilir. Sofraya ev sahibi tarafından bal, pekmez, tereyağı ne var ne yok getirilir. Kimi zaman çay, çökelek ekmekte yeterlidir. Her şey yerli ve organiktir.
Yazın yağlı peynir ile çökelek karıştırılarak çanak küplere basılır ve toprağa gömülür. Kışın yemek için çıkarılan küp çökeleği kendine has buram buram kokusuyla üç dört tabak sofraya getirilir. Domates, biber, fasulye, kelem (lahana) ve pancar dalı turşuları sofraya gelmeden kokularını gelir. Babalarımızın ektiği analarımızın yaptığı el emeği göz nuru çemeni ekmeğine mi sürer yersin, kurutulmuş mu yersin, ya da üzerine köy yumurtası kırar yersin.
Yemeğe başlamadan önce, misafirler ellerini yıkamaları için evin genç kızları veya gelinleri tarafından bakır ibrikle su, bakır leğen ve peşkir (havlu) getirilir. Misafirler oturduğu yerde ellerini leğenin üstüne tutar ve ibrikten akan su ile ellerini yıkarlar. Kendi mendilleri veya ibrikle su dökenin kolundaki peşkir ile elini kurular.
Ev sahibi kadın eşine sofranın hazır olduğunu işaret eder, eşi de haydi buyurun sofraya diyerek misafirleri sofraya davet eder. Kalabalık durumuna göre iki ayrı sofra da kurulabilir veya misafirler başta olmak üzere saygıda kusur etmeden büyüklere ve erkeklere öncelik tanınır. Herkes sofraya sığmıyorsa kadınlar hizmet eder, erkekler kalktıktan sonra otururlar. Çocuklar kendilerine her sofrada yer bulurlar.
Besmele çekilerek sofraya oturulur. Sobanın üzerinde demini almış çaylar ince belli cam bardaklara doldurulur. Sıcak gömbeden bir parça alınır, küp çökeleğinin üzerine bastırılır, çay eşliğinde afiyetle yenir. Kırmızı domates ve yeşil domates turşusu, biber turşusu, şeker pancarı dal turşusu, çemen ve bunlara eşlik eden çay-ıhlamur. Herkes akşam yemeğini iki - üç saat önce yediği halde hiç yememiş gibi öyle iştahlı yatsılık yenir.
Karnı doyan sofradan kalkarken Allah bereket versin, geçmişlerinizin canına değsin, Allah kazananlara uzun ömürler versin diyerek sofradan kalkar ve makatta oturma yerini alır. Makat çayı içmenin keyfi bir başka olduğu için hemen arkasından kırmızı beyaz renkli çay tabağı ile çayı gelir. Sohbetler hiç ara vermeden çay kaşık sesleri ile devam eder. Herkes yemeğini yedikten sonra, sofra toplanır ve hep birlikte kaldırılır. Bir müddet daha oturulur, sohbet edilir.
Kalkmaya karar verileceği zaman ev sahibinden müsaade istenir, sizde bize buyurun denilerek kalkılır. Palto ve gocuklarını ev sahipleri tarafından getirilir, rahat giyecekleri şekilde tutulur ve giymeleri sağlanır. Dışarıya çıkarmış oldukları ayakkabıları daha önceden dizilmiş ve sıralanmıştır. Herkes ayakkabısını rahat bulsun ve giysin diye ev sahipleri tarafından gerekirse bir adım daha önüne getirilir.
Dışarı çıkanlar ve ev sahipleri karşılıklı birbirine hayırlı akşamlar, Allah rahatlık versin diyerek yolcu edilirler.
Misafirler el fenerlerini yakarak bembeyaz kar üzerinde mutlu ve bahtiyar bir şekilde yürüyerek evlerinin yolunu tutarlar.
İbrahim GÜLÇAY
Dodurga Köyü
TOKAT